Türk Piyasalarının Perde Arkası: Açığa Satışa Dair Bildiğinizi Sandığınız 4 Çarpıcı Gerçek
Tez Künyesi
Yazar: Fevzi ÖZTÜRK Tez Başlığı: AÇIĞA SATIŞ, ÖDÜNÇ MENKUL KIYMET İŞLEMLERİ ve TAKASBANK ÖDÜNÇ PAY PİYASASI Tez Türü: Yüksek Lisans Tezi Üniversite: T.C. İSTANBUL TİCARET ÜNİVERSİTESİ Enstitü: FİNANS ENSTİTÜSÜ Anabilim Dalı ve Program: FİNANS ANABİLİM DALI, ULUSLARARASI BANKACILIK VE FİNANS TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI Danışman (Danışman Bilgisi): Doç. Dr. Hicabi ERSOY Yer: İstanbul Yıl: 2021 Öğrenci Numarası: 200015856
Giriş: Piyasaların Günah Keçisi
Kırmızıya bürünen her borsa ekranında, suçlu anında ilan edilir: açığa satışçılar. Düşüşten kazanç sağladıkları için piyasaların "günah keçisi" olarak damgalanan bu aktörler, genellikle düşüşlerin baş sorumlusu olarak gösterilir. Ancak bu yaygın kanının aksine, konu çok daha karmaşık ve katmanlı bir yapıya sahiptir. Bu yazıda, bir yüksek lisans tezinin derinlemesine analizinden yola çıkarak, açığa satış ve Türkiye piyasaları hakkındaki en şaşırtıcı ve ezber bozan dört bulguyu sizin için derledik.
1. Piyasaların 'Gerekli Kötüsü': Açığa Satış Aslında Piyasayı İyileştirebilir
Genel kanının aksine, akademik çalışmalar açığa satışın sağlıklı işleyen piyasalar için kritik öneme sahip olduğunu gösteriyor. Kontrol altında tutulduğunda, bu işlemlerin üç temel faydası öne çıkıyor:
- Likidite Sağlama: Açığa satış işlemleri, yatırımcılara sadece yükseliş yönlü değil, düşüş yönlü de pozisyon alma imkanı tanır. Bu durum, piyasadaki toplam işlem hacmini artırarak piyasaya taze bir likidite, yani nakit akışı sağlar.
- Aşırı Fiyat Dalgalanmalarını Azaltma: Piyasalar düşerken satış yapmanın ateşe benzin dökmek gibi göründüğünü biliyorum. Ancak madalyonun bir de diğer yüzü var: Açığa satış yapan her yatırımcı, pozisyonunu kapatmak için eninde sonunda bir "alıcıya" dönüşmek zorundadır. Bu durum, özellikle panik satışlarının hakim olduğu anlarda piyasaya hayati bir alım desteği sağlayarak düşüşlerin serbest bir çakılmaya dönüşmesini engeller ve fiyatların aşırı şişmesini (balon oluşumunu) önler.
- Fiyat Etkinliği: Açığa satış yapan yatırımcılar, genellikle bir hisse senedi hakkında olumsuz bilgilere veya beklentilere sahiptir. Bu işlemi yaparak, olumsuz bilgilerin fiyatlara daha hızlı yansımasını sağlarlar. Bu mekanizma, hisselerin aşırı değerlenmesinin önüne geçerek uzun vadede yatırımcıyı korur.
Bu iddiayı destekleyen en çarpıcı verilerden biri 2008 küresel krizi sırasında yaşandı. Kriz esnasında ABD'de açığa satışların yasaklanması, hisse senedi fiyatlarının düşmesini engelleyemediği gibi, piyasa likiditesini daraltarak işlem maliyetlerini 1 milyar dolardan fazla artırmıştır.
2. Türkiye'de Devasa Bir 'Gizli Piyasa' Var
Türkiye sermaye piyasalarına özgü en şaşırtıcı bulgulardan biri, açığa satış işlemlerinin nasıl finanse edildiğiyle ilgili. Açığa satış yapabilmek için yatırımcının önce o hisseyi borçlanması gerekir. Türkiye'de bu borçlanmanın yapıldığı resmi ve organize piyasa, Takasbank Ödünç Pay Piyasası'dır (ÖPP). Ancak veriler, piyasanın en büyük sırlarından birini ortaya koyuyor:
2019 verilerine göre, Borsa İstanbul'daki (BIST) tüm açığa satış işlemlerini karşılamak için kullanılan resmi ÖPP'nin hacmi, toplam açığa satışların sadece %15,4'ünü oluşturuyor.
Bu durumun anlamı son derece net: Türkiye'de açığa satış için gereken hisse borçlanmalarının yaklaşık %85'i, şeffaf ve organize piyasa dışında, takip edilemeyen "tezgahüstü" piyasalarda gerçekleşiyor. Tezin "gizli açığa satış" ve "gizli ödünç" olarak adlandırdığı bu durum, piyasanın gerçek risk dinamiklerinin anlaşılamaması ve potansiyel sistemik risklerin gözden kaçırılması anlamına gelir.
Peki bu devasa gizli piyasayı kimler besliyor ve neden organize piyasa bu kadar küçük kalıyor? Cevap, Türkiye'nin en büyük oyuncularının şaşırtıcı pasifliğinde yatıyor.
3. Asıl Oyuncular Sahada Yok: Kurumsal Yatırımcılar Neden Kenarda Bekliyor?
Türkiye piyasalarındaki bir diğer önemli anomali ve belki de en büyük paradokslardan biri, küresel trendlerle olan keskin farklılığımızda yatıyor. Dünya genelinde en büyük hisse senedi ödünç verenler, portföylerinde uzun vadeli hisse tutan ve bu hisseleri ödünç vererek risksiz ek gelir elde eden kurumsal yatırımcılardır. Küresel verilere göre yatırım fonları bu piyasanın %48'ini, emeklilik fonları ise %19'unu oluşturur.
Türkiye'deki durum ise tam tersi bir manzara çiziyor. Takasbank ÖPP verilerine göre, Türkiye'nin en büyük hisse senedi portföylerine sahip kurumsal yatırımcıları (yatırım fonları ve ortaklıkları), bu piyasanın şaşırtıcı derecede pasif oyuncuları konumunda. Bu kurumlar, ortalama %13,7 ile en az ödünç veren ve sadece %1,46 ile en az ödünç alan grup olarak dikkat çekiyor.
Bu, Türkiye'nin en büyük sermaye sahiplerinin kendi oturdukları dalı kesmesine benziyor; zira bu pasiflik, piyasanın derinleşmesini ve uzun vadede kendi yatırımlarının da değer bulacağı sağlıklı bir yapının oluşmasını engelliyor. Bu devasa portföyleri organize piyasada ödünç vermeyerek hem kendileri için kolay bir ek gelir kaynağından vazgeçiyorlar hem de dolaylı olarak açığa satış yapmak isteyenleri bir önceki bölümde bahsettiğimiz "gizli" ve şeffaf olmayan piyasalara itiyorlar.
4. Gerçek Tehlike 'Çıplak' Olanı: Tüm Açığa Satışlar Aynı Değil
Açığa satışa yönelik eleştirileri doğru anlamak için kritik bir ayrımı bilmek gerekir. İki tür açığa satış vardır: normal (covered) ve çıplak (naked).
- Normal Açığa Satış: Yatırımcı, satmak istediği hisseyi önce bir yerden ödünç alır, sonra satar. Bu işlem, piyasada fiilen var olan bir hissenin el değiştirmesidir.
- Çıplak Açığa Satış: Yatırımcı, hisseyi ödünç almadan, yani sahip olmadığı ve ödünç alma garantisi de olmayan bir hisseyi doğrudan satar.
Düzenleyici otoritelerin asıl tehlikeli bulduğu ve şiddetle eleştirdiği tür "çıplak açığa satış"tır. Çünkü bu yöntem, piyasada var olmayan hisseleri satarak suni bir arz yaratma ve fiyatları kasıtlı olarak aşağı çekme (manipülasyon) potansiyeli taşır. Bu tehlikenin ne kadar gerçek olduğunu gösteren en güçlü örneklerden biri 2008 krizinden geliyor:
2008 krizinde iflas eden Lehman Brothers’ın CEO'su Dick Fuld, Lehman’ın iflas nedenleri arasında teminatsız çıplak açığa satışların etkili olduğunu söylemiştir.
Sonuç: Perde Aralandığında
Bu dört bulgu, açığa satış konusunun sanılandan çok daha derin olduğunu gösteriyor. Açığa satışın piyasalar için faydalı olabileceğini, ancak Türkiye'de işlemlerin büyük bir kısmının "gizli" bir piyasada döndüğünü, en büyük kurumsal oyuncuların organize piyasada yer almadığını ve asıl tehlikenin "çıplak açığa satış" olduğunu gördük. Bu gerçekler, açığa satışın basit bir "iyi" ya da "kötü" etiketinden çok daha fazlası olduğunu ve özellikle Türkiye piyasalarının kendine özgü, şeffaflıktan uzak dinamiklere sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Peki, piyasalardaki şeffaflık artırılıp "gizli" işlemler organize piyasalara çekilebilirse, açığa satışın 'günah keçisi' rolü sona erip yerini etkin bir piyasa mekanizması olarak kabul görmeye bırakabilir mi?
============================================================
Yönetici Özeti
Açığa Satış, Menkul Kıymet Ödünç İşlemleri ve Takasbank Piyasası Üzerine Bir Değerlendirme

Bu brifing, açığa satış ve ödünç menkul kıymet işlemlerinin teorik çerçevesini, piyasalara etkilerini ve Türkiye'deki uygulamalarını, Fevzi Öztürk'ün 2021 tarihli Yüksek Lisans Tezi'ne dayanarak sentezlemektedir. Çalışmanın temel bulguları, açığa satışın piyasa etkinliği ve likiditesi için potansiyel faydalarına rağmen, özellikle kriz dönemlerinde düzenleyici otoriteler tarafından riskli ve istikrarı bozucu bir mekanizma olarak görüldüğünü ortaya koymaktadır.
Ödünç menkul kıymet piyasaları, açığa satış stratejilerinin temel bir tamamlayıcısıdır ve bu piyasaların likiditesi olmadan açığa satış işlemlerinin gelişmesi mümkün değildir. Küresel ölçekte bu piyasalar, portföylerindeki atıl varlıklardan ek gelir elde eden emeklilik ve yatırım fonları gibi kurumsal yatırımcılar tarafından domine edilmektedir.
Türkiye özelinde ise analiz, organize bir piyasa olan Takasbank Ödünç Pay Piyasası'nın (ÖPP) gelişimine rağmen, ödünç işlemlerinin büyük çoğunluğunun şeffaf olmayan ve verisine ulaşılamayan tezgahüstü piyasalarda gerçekleştiğini göstermektedir. 2015-2019 dönemi verileri şu kritik noktaları vurgulamaktadır:
- Tezgahüstü Piyasa Hakimiyeti: Borsa İstanbul'da (BIST) yapılan toplam açığa satış hacmine karşılık ÖPP'de gerçekleşen ödünç hacmi oranı oldukça düşüktür. Bu oran 2015'te %3,1 iken, ÖPP'nin işlem hacmindeki 4 katlık artışa rağmen 2019'da sadece %15,4'e ulaşabilmiştir. Bu durum, ödünç işlemlerinin büyük kısmının organize piyasa dışında yapıldığını teyit etmektedir.
- Kısa Vadeli İşlem Yoğunluğu: ÖPP'deki işlemlerin vadesi incelendiğinde, ortalama %81'lik bir kısmının 1-3 gün (O/N) gibi çok kısa vadelerde yoğunlaştığı görülmektedir. Bu, piyasanın stratejik açığa satış pozisyonları yerine, daha çok takas yükümlülüklerini yerine getirme veya hatalı işlemleri düzeltme gibi operasyonel amaçlarla kullanıldığına işaret etmektedir.
- Kurumsal Katılım Düşüklüğü: Küresel eğilimlerin aksine, Türkiye'de kurumsal yatırımcıların (yatırım ve emeklilik fonları) ÖPP'ye katılımı son derece sınırlıdır. Beş yıllık ortalamada, ödünç verenler arasında yatırım fonlarının payı sadece %13,7 iken, ödünç alanlar tarafında bu oran %1,46 gibi ihmal edilebilir bir seviyededir.
Sonuç olarak, Türkiye sermaye piyasalarında açığa satış ve ödünç işlemleri arasındaki ilişkinin sağlıklı bir gösterge üretemediği, bunun temel nedeninin ise işlemlerin şeffaf olmayan tezgahüstü piyasalarda yoğunlaşması ve kurumsal yatırımcıların organize piyasayı etkin kullanmaması olduğu belirtilmektedir.
--------------------------------------------------------------------------------
1. Açığa Satış Mekanizması ve Piyasa Etkileri
Açığa satış, yatırımcının satış anında mülkiyetinde bulunmayan bir menkul kıymeti, fiyatının düşeceği beklentisiyle satması ve daha sonra düşük fiyattan geri alarak aradaki farktan kâr elde etmeyi amaçlayan bir yatırım stratejisidir. Bu mekanizma, finansal piyasaların başlangıcından beri tartışmaların odağında yer almıştır.
1.1. Tanım, Tarihçe ve Temel Yaklaşımlar
- Tanım: Genel kabul gören tanıma göre açığa satış, satış emri verildiği anda menkul kıymetin yatırımcının hesabında bulunmaması durumudur. Bu işlem, klasik "düşükten al, yüksekten sat" stratejisinin tersine çevrilerek "yüksekten sat, düşükten al" şeklinde uygulanmasıdır.
- Tarihçe: İlk açığa satış yasağının, 1610 yılında Hollandalı Doğu Hindistan Şirketi hisselerinde yaşanan spekülatif satışlar sonrası uygulandığı kaydedilmiştir. Tarih boyunca, özellikle 1929 Büyük Buhranı ve 2008 Küresel Finansal Krizi gibi piyasa çöküşü dönemlerinde düzenleyici otoriteler tarafından kısıtlanmış veya yasaklanmıştır.
- Temel Yaklaşımlar: Literatürde açığa satışa yönelik üç temel görüş hakimdir:
- Piyasalar için faydalı olduğunu ve etkinliği artırdığını savunanlar.
- Piyasalar üzerinde istikrarı bozucu bir etki yarattığını savunanlar.
- Piyasalar için gerekli olduğunu ancak mutlaka kontrol altında tutulması gerektiğini savunan sentez görüş. Bu görüş, düzenleyiciler arasında en yaygın kabul gören yaklaşımdır.
1.2. Açığa Satış Türleri ve Uygulama Amaçları
Açığa satış işlemleri temelde iki türe ayrılır:
- Normal Açığa Satış: Yatırımcının, satacağı menkul kıymeti önceden ödünç alarak gerçekleştirdiği satıştır.
- Çıplak Açığa Satış: Menkul kıymetin ödünç alınmadan veya ödünç alınacağına dair bir anlaşma yapılmadan satılmasıdır. Bu tür, piyasada suni bir arz yaratarak fiyatları manipüle etme potansiyeli taşıdığı için düzenleyiciler tarafından şiddetle eleştirilir ve birçok ülkede yasaklanmıştır.
Yatırımcılar açığa satışı farklı amaçlarla kullanabilir:
- Spekülatif Amaçlı: Aşırı değerlendiği düşünülen bir menkul kıymetin fiyat düşüşünden kâr elde etme beklentisi.
- Arbitraj Amaçlı: Aynı menkul kıymetin farklı piyasalardaki fiyat dengesizliklerinden risksiz kâr elde etme amacı.
- Korunma (Hedging) Amaçlı: Portföyde bulunan bir varlığın olası değer kaybına karşı riski dengelemek amacıyla kullanılır.
- Vergisel Amaçlı: Özellikle ABD vergi sisteminde, sermaye kazancı vergisini bir sonraki yıla ertelemek için kullanılan bir stratejidir.
1.3. Piyasalar Üzerindeki Etkileri
Açığa satışın piyasalar üzerindeki etkileri hem olumlu hem de olumsuz olarak değerlendirilmektedir.
Olumlu Etkiler | Olumsuz Etkiler |
Likidite Sağlama: Fiyatların düşüşünü bekleyen yatırımcıları da piyasaya dahil ederek işlem hacmini ve piyasa likiditesini artırır. ABD'de 2008'deki yasağın işlem maliyetlerini artırdığı ve likiditeyi daralttığı belirtilmiştir. | Piyasa Dengesini Bozucu (Short Squeeze): Açığa satış yapılan bir hissenin fiyatının beklenenin aksine hızla yükselmesi, açığa satış yapanların pozisyonlarını kapatmak için alıma geçmesine ve bu durumun fiyatları daha da yukarı çekmesine neden olur. 2008'deki Volkswagen hissesi örneği bu duruma tipik bir örnektir. |
Aşırı Fiyat Dalgalanmalarını Azaltma: Fiyatlar aşırı yükseldiğinde satış baskısı, düştüğünde ise pozisyon kapama kaynaklı alış talebi yaratarak dengeleyici bir rol oynar. | Fiyatların Düşüşünü Hızlandırma: Özellikle panik ve satış baskısının olduğu dönemlerde, mevcut satış baskısını artırarak fiyatlardaki düşüşü hızlandırabilir ve derinleştirebilir. |
Fiyat Etkinliği Sağlama: Aşırı değerlenmiş hisseler hakkında olumsuz bilgiye sahip yatırımcıların bu bilgiyi satışlarıyla fiyata yansıtmasını sağlar. Bu durum, menkul kıymet fiyatlarının gerçek değerine daha hızlı ulaşmasına yardımcı olur. | Manipülasyonu Kolaylaştırma: Kötü niyetli yatırımcılar, bir hisse senedi hakkında olumsuz söylentiler yayarak ve eş zamanlı açığa satış yaparak hisse fiyatını suni olarak düşürüp haksız kazanç elde edebilirler. |
--------------------------------------------------------------------------------
2. Ödünç Menkul Kıymet İşlemleri
Ödünç menkul kıymet işlemleri, açığa satış mekanizmasının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu işlemler, bir menkul kıymetin belirli bir komisyon ve teminat karşılığında, geçici bir süre için başka bir yatırımcıya devredilmesidir.
2.1. İşleyişi ve Rolü
- İşleyiş: Ödünç alan taraf, ödünç verene ödünç aldığı menkul kıymetin piyasa değerinin üzerinde (genellikle %102-%150 arası) bir teminat (nakit veya başka bir menkul kıymet) sunar. Vade sonunda menkul kıymeti mislen iade eder ve teminatını geri alır. Bu süreçte ödünç verene bir komisyon öder.
- Piyasadaki Rolü:
- Açığa Satışın Tamamlayıcısı: Likit bir ödünç piyasası olmadan açığa satışa dayalı yatırım stratejileri uygulanamaz.
- Ek Getiri Kaynağı: Uzun vadeli portföy tutan kurumsal yatırımcılar (emeklilik fonları, sigorta şirketleri vb.) için atıl duran varlıklarından ek gelir elde etme imkânı sunar.
- Piyasa Etkinliği: Takas yükümlülüklerinin yerine getirilmesini kolaylaştırır ve arbitraj imkânları yaratarak piyasa verimliliğine katkı sağlar.
- Haklar: Ödünç süresi boyunca temettü, bedelli/bedelsiz sermaye artırımı gibi mali haklar ödünç verene ait kalırken, oy hakkı gibi yönetsel haklar genellikle ödünç alana geçer.
2.2. İşlemlerdeki Riskler ve Yönetimi
Ödünç menkul kıymet işlemleri, yönetilebilir olmakla birlikte bir dizi risk barındırır:
Risk Türü | Açıklama |
Kredi Riski | Taraflardan birinin (karşı taraf) yükümlülüğünü yerine getirememesi riskidir. Ödünç alanın menkul kıymeti iade etmemesi veya ödünç verenin teminatı geri ödememesi durumlarını içerir. |
Teminat Riski | Alınan teminatın değer kaybetmesi veya temerrüt durumunda likit olmaması nedeniyle kolayca nakde çevrilememesi riskidir. |
Operasyonel Risk | İnsan hatası, sistem arızaları veya yetersiz iç kontrol mekanizmaları nedeniyle oluşabilecek kayıp riskidir. |
Likidite Riski | Taraflardan birinin yükümlülüğünü yerine getirememesi durumunda ortaya çıkan zincirleme temerrüt potansiyeli veya ödünç verenin menkul kıymeti aniden geri çağırmasıyla ödünç alanın likidite sıkışıklığı yaşamasıdır. |
Piyasa Riski | Ödünce konu menkul kıymetin veya teminat olarak verilen varlığın piyasa fiyatındaki dalgalanmalar nedeniyle tarafların zarar etme olasılığıdır. |
Yasal Risk | Yapılan sözleşmenin yasal olarak uygulanamaz olması veya iflas durumunda yerel yasaların teminatın tasfiyesini engellemesi riskidir. |
Risk Yönetimi: Bu riskleri minimize etmenin en etkili yolu, işlemlerin bir Merkezi Karşı Taraf (MKT) garantörlüğünde yapılmasıdır. MKT, alıcıya karşı satıcı, satıcıya karşı alıcı konumuna geçerek karşı taraf riskini üstlenir, teminatları merkezi olarak yönetir ve takasın gerçekleşmesini garanti eder.
--------------------------------------------------------------------------------
3. Türkiye Piyasası Analizi: Takasbank Ödünç Pay Piyasası (ÖPP)
Türkiye'de ödünç işlemleri, organize bir piyasa olan Takasbank ÖPP ve şeffaf olmayan tezgahüstü piyasalar olmak üzere iki kanaldan yürütülmektedir.
3.1. Takasbank ÖPP'nin Yapısı ve İşleyişi
- Kuruluş ve Amaç: 2005 yılında kurulan ÖPP, Takasbank tarafından işletilen organize bir piyasadır. Amacı, ödünç alma ve verme taleplerini şeffaf bir ortamda karşılaştırmaktır.
- Merkezi Karşı Taraf (MKT) Rolü: Takasbank, 2013'ten beri ÖPP'de MKT rolünü üstlenerek tüm işlemlerin takasını garanti altına almakta ve karşı taraf riskini ortadan kaldırmaktadır.
- İşleyiş: Üyeler (banka ve aracı kurumlar) teminat göstererek ödünç alma veya portföylerindeki kıymetleri ödünç verme emri girerler. Ödünç alan taraftan riskine karşılık teminat alınırken, ödünç verenden teminat talep edilmez. İşlemler MKK ve Takasbank entegrasyonu ile yürütülür.
3.2. Piyasa Verilerinin Analizi (2015-2019)
2015-2019 dönemini kapsayan veriler, ÖPP'nin mevcut yapısı ve kullanım alışkanlıkları hakkında önemli bulgular sunmaktadır.
Tablo 1: BIST Açığa Satış ve ÖPP İşlem Hacmi Karşılaştırması (milyon TL)
Yıl | Toplam Açığa Satış İşlem Hacmi | Takasbank ÖPP İşlem Hacmi | ÖPP Hacmi / Açığa Satış Oranı |
2015 | 177,698 | 5,565 | 3.1% |
2016 | 170,041 | 7,423 | 4.4% |
2017 | 184,257 | 12,970 | 7.0% |
2018 | 184,854 | 14,225 | 7.7% |
2019 | 142,500 | 22,002 | 15.4% |
- Hacim Analizi: Tablo 1, BIST'teki açığa satış işlemleri için gereken ödünç talebinin çok küçük bir kısmının organize piyasa olan ÖPP'den karşılandığını göstermektedir. ÖPP işlem hacmi beş yılda yaklaşık 4 kat artsa da, 2019 sonunda dahi açığa satış hacminin sadece %15,4'ünü karşılayabilmiştir. Bu, işlemlerin büyük oranda tezgahüstü piyasada yapıldığını doğrulamaktadır.
- Kıymet Grubu Analizi: ÖPP'deki işlemlerin beş yıllık ortalamada %80'i, likiditesi en yüksek pay senetlerinden oluşan BIST-30 endeksinde yoğunlaşmıştır. Bu durum, piyasanın daha az likit hisselerde etkin bir şekilde kullanılmadığını göstermektedir.
- Vade Analizi: İşlemlerin beş yıllık ortalamada %81,32'si 1-3 gün vadeli olarak gerçekleşmiştir. Bu kısa vadeli yapı, piyasanın ağırlıklı olarak açığa satış stratejileri yerine, takas borcu kapama gibi kısa süreli operasyonel ihtiyaçlar için kullanıldığına işaret etmektedir.
- Katılımcı Analizi: Küresel piyasaların aksine, ÖPP'de kurumsal yatırımcıların katılımı son derece düşüktür.
- Ödünç Verenler (Ortalama): Aracı kurum müşteri hesapları (%57,3), aracı kurum portföyleri (%29) ve yatırım fonu/ortaklıkları (%13,7).
- Ödünç Alanlar (Ortalama): Aracı kurum müşteri hesapları (%75,7), aracı kurum portföyleri (%22,8) ve yatırım fonu/ortaklıkları (%1,46).
Bu veriler, Türkiye'de portföylerinde en büyük hisse senedi stoğunu bulunduran kurumsal yatırımcıların, atıl varlıklarından ek getiri sağlama imkânı sunan ödünç verme mekanizmasını etkin bir şekilde kullanmadığını ortaya koymaktadır. Bu durum, ÖPP'nin derinleşmesinin önündeki en önemli engellerden biridir.





